BASIN AÇIKLAMASI
(12.01.2022)
Şuan çok üzgünüz ama aynı zamanda çok da öfkeliyiz. İstanbul Barosuna kayıtlı Meslektaşımız, kız kardeşimiz Av. Dilara Yıldız eski nişanlısı Oktay Dönmez tarafından katledildi, 29 yaşında bir kadın yaşamdan koparıldı. Öncelikle meslektaşımızın ailesine, yakınlarına ve tüm meslektaşlarımıza başsağlığı diliyoruz.
Maalesef basından öğrendiğimiz kadarı ile yine aynı bildiğimiz durum ile karşı karşıyayız; meslektaşımızın aldırdığı bir uzaklaştırma kararı olduğunu ve beni kurtarın diye yakınlarından yardım istediğini öğreniyoruz ve onu koruyup kurtaramıyoruz.
Kadınların en temel hakkı olan yaşam hakları sadece kadın oldukları için erkekler tarafından ellerinden alınıyor. Her kadın cinayetinden sonra bizler aynı öfkeyi duyuyor ve aynı sözleri söylüyoruz. Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığın geldiği nokta, kadınların yaşamlarının yok sayıldığı bu tablo bize sözün bittiği yerde olduğumuzu gösteriyor.
Dün Dilara Yıldız’ı erkek şiddetine kurban verdik, önceki gün Mersin’den Raziye Oskay’ı, geçen hafta Antep’ten Nurcan Kartal’ı, geçen ay Kayseri’den Zehra Çakır’ı, Geçen yıl en az 400 kadını erkek şiddeti sonucu kaybettik. Öldürülen kadınların isimlerini söylemeye kalksak buradan saatlerce ayrılamayız. Ama onlar sadece istatistik verilere konu birer sayı değil, onlar ev kadını, işçi, üniversite öğrencisi, sağlıkçı, avukat, onlar yakınlarının, annelerinin babalarının, çocuklarının kız kardeşlerinin en kıymetlileri, onlar tüm her şeyden bağımsız birer özgür insan.
Artık bir kadının dahi isminin o listeye eklenmesine tahammülümüz yok. Bir kız kardeşimizi daha kadına yönelik şiddet neticesinde kaybetmek istemiyoruz. Ama biliyoruz ki sorumlular görevlerini yerine getirmezse o listeye benim, senin, en yakınımızdaki kadınların, daha nice Dilaraların, Raziyelerin, Nurcanların, Zehraların ismi eklenecek, bunun da farkındayız.
Biz artık bir kadının daha ölümü ardından aynı cümleleri kurmak istemiyoruz. Biz artık niye bir kadını daha koruyamadık diye kahrolmak istemiyoruz. Biz artık bir kız kardeşimiz ardından gözyaşı dökmek yas tutmak istemiyoruz.
Yıllardır Kadına yönelik şiddetin münferit olmadığını, sadece “akıl sağlığı yerinde olmayan/ hasta/ psikolojisi bozuk olan erkeklerin” kadınlara yönelik fiili olarak nitelenemeyecek kadar derin ve tarihsel nedenleri olduğunu anlattık. Şiddetin kaynağı olan toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için bütünlüklü politikalar üretilmesini talep ettik. Kadınların haklarının ve şiddet neticesinde hükmedilecek cezaların yasa metinlerinde yazılı olmasının yeterli olmadığını, eksiksiz uygulanması yönünde gerçek bir iradenin ortaya konulmasının olmazsa olmaz olduğunu her fırsatta dile getirdik. Kadına yönelik ayrımcı söylemlerin ve kadın düşmanı açıklamaların şiddetin artmasına neden olduğunun hep altını çizdik. Çünkü kadına yönelik şiddet uygulayan erkeklerin gücünü
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, kadın düşmanı politikalardan, erkek egemen anlayışın hakim olduğu kurumlardan, cezasızlık neticesi doğuran ve cezayı nerdeyse ödüle dönüştüren haksız tahrik indirimlerinden aldığını biliyorduk. O zaman soruyoruz: Fail sadece şiddeti uygulayanlar mı?, ona bu cesareti ve gücü verenlerin, bu erkek egemen sistemin güçlenmesine katkı sunanların da bu katliamlarda rolü yok mu?
Erkeklerin güç aldığı bu dayanakların ortadan kaldırılması ve kadınların en temel hakkı olan yaşam hakkının korunması devletin en temel görevlerinden biridir. Bu sorumluluğun yerine getirilmesi için bir an önce etkili çözüme dair adımlar atılmalıdır. Bir kez daha soruyoruz “ Daha kaç kadının vahşi bir şekilde öldürülmesini bekleyeceksiniz’’. ?
Bizler şiddetin önüne geçilmesi için etkin bir mücadele talep ederken maalesef atılan adım kadınların yaşamlarının güvencesi olan İstanbul Sözleşmesinden çıkılmak oldu. Böylece kadınlar erkek şiddeti ile baş başa bırakıldı, “ ne haliniz varsa görün” mesajı verildi. İstanbul Sözleşmesi nasıl kadınları güçlendirecek bir yol haritası ortaya koyuyorsa, sözleşmeden bir gece yarısı kararname ile çıkılması da kadın ile erkeği eşit görmeyen zihniyeti cesaretlendiriyor. Çünkü kadınların haklarına yönelik her tartışma sonrasında şiddetin arttığına tanıklık ediyoruz.
Kadının İnsan Hakları için mücadele eden biz avukatlar kadına yönelik erkek şiddetine, şiddetin kaynağı toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, şiddetin beslendiği kadın düşmanlığına ve şiddet uygulayan erkekleri cesaretlendiren cezasızlık haline karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi vurguluyor, meslektaşımızı katleden zanlının en ağır cezayı alması için yasal sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Kayseri Barosu Başkanlığı
Kadın Hakları Komisyonu