GÜNCEL İÇTİHAT 9
Tarih: 5.05.2014 | Okunma Sayısı: 6078

TAPU İPTALİ VE TESCİL, MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA, TENKİS&S230;

----------------

YARGITAY 1. Hukuk Dairesi

ESAS: 2013/4642 

KARAR: 2013/8698 

 

TAPU İPTALİ VE TESCİL

TENKİS

MİRASÇILARDAN MAL KAÇIRMA

MUVAZAANIN İSPATI

 

 

Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı Kaşif Yılmaztürk tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Senem raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

 

KARAR

 

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tenkis isteğine ilişkin olup mahkemece, iptal-tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı K&S230; tarafından temyiz edilmiştir.

 

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı K&S230;'ün ilk eşinin 1997 yılında öldüğü ve davacı Z&S230; ile 2002 yılında evlendiği, dava konusu 1875 ada 8 parsel sayılı taşınmazını yetkili vekili aracılığıyla 26.9.2003 tarihli akitle 1/2'şer paylarla ilk eşinden olma oğlu Kaşif ile diğer oğlu M&S230;'in eşi H&S230;'ye satış suretiyle temlik ettiği kayden sabittir. 

 

Davacı, anılan bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.

 

Bilindiği gibi; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. 

 

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 (TBK 237) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 

 

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

 

Bilindiği üzere; TMK'nın 6.maddesine göre herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. 

 

Somut olayda; davacı bildirdiği deliller ve tanık beyanları ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde temlikin mal kaçırma amaçlı, muvazaalı olduğunu kanıtlamış değildir. Eldeki davanın kabulü halinde mirasçı sıfatı ile hak sahibi olacak olan tanık G&S230;'ın; "&S230; annemiz öldükten sonra biz miras hakkımızdan feragat ettik ve dava konusu evi kardeşimiz K&S230; ve H&S230;'ye verdik&S230;" yönündeki beyanı ile de yapılan temlikin muvazaalı olmadığı açıktır. Her ne kadar, bedeller arasında fahiş fark var ise de, bu husus tek başına muvazaanın kanıtı değildir. 

 

Hal böyle olunca, davalı K&S230; hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

 

Davalı K&S230;'ün, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.--

  

ETKİNLİK TAKVİMİ

27.09.2024
AV. ALİ KÖSE
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.