BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 11.05.2021 | Okunma Sayısı:
3143
BASINA ve KAMUOYUNA
TERÖR ÖRGÜTÜ GİBİ DAVRANAN İSRAİLİ KINIYOR ve LANETLİYORUZ.
Yaşam hakkı, vücut dokunulmazlığı, din, vicdan ve inanç hürriyeti, ibadethane dokunulmazlığı, kutsal yerlere ve değerlere saygı gibi onlarca değer, insan hak ve hürriyetlerini oluşturmaktadır. Yaşadığımız dünyada korunması gereken en üst değer insandır. Tarih boyunca, maalesef ki insana ve insanlığa yapılan en büyük saldırılar, yine insanlardan gelmiştir. Kim ne derse desin ; iyiyi kötüden, haklıyı haksızdan, mazlumu zalimden ayıran temel kıstaslar, din, etnik köken, güç, para, menfaat gibi şeyler değil ; doğal vicdan ve evrensel adalet ilkeleridir. Ancak zulme uğramamak, zulmü durdurmak ve zulmü yaptırmamak için ise ; akıl, bilim, güç ve birliktelik gerekir.
Kurulduğu tarihten beridir Ortadoğu’da çıban başı olan, sürekli olarak terör faaliyetleri gösteren, tüm insani ve vicdani değerlere saldırılar yapan İsrail ; İslam Ülkelerindeki dağınıklığı, Müslümanların akıl, bilim ve vicdani konulardaki zayıflığını ve bu coğrafyadaki antidemokratik yönetimlerin zaaflarından faydalanarak, tüm semavi dinlerin ortak kutsalı olan Kudüs’te, Mescid-i Aksa’ da ibadet eden insanlara yine saldırarak, bu kutsal Ramazan ayında da çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden insan kanı dökmüştür.
İsrail ; devlet organı eliyle çocuklar da dahil sivillere saldırı kararı alan, saldırı için Müslümanların ibadet ayını özellikle seçen, yeni yerleşim planı adı altında gayrı insani işgal planını hayata geçirmeye çalışan, dünyada kapitalizmi körükleyerek kendi coğrafyasını daimî bir savaş alanına çeviren, taraf olduğu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararlarını, savaş bölgelerinde ve işgal altında yaşayan sivilleri korumayı taahhüt eden 1949 Cenevre Sözleşmeleri’ni, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni ve dahi evrensel tüm hukuk kurallarını hiçe sayan, Devlet gibi değil terör örgütü gibi davranan Hukuksuz bir odaktır. İsrail bilinçli, sistematik ve programlı olarak, tüm bu yaptıklarıyla insanlık, soykırım, terör ve savaş suçları işlemektedir.
İsrail’in Mescid-i Aksa, Kudüs ve Gazze’deki tüm saldırılarını lanetliyor ve nefretle kınıyoruz.
Emperyalizm, siyonizm ve kapitalizmi yanına alarak, hiçbir evrensel değeri ve uluslararası kararı takmayan İsrail’i hizaya getirecek olan şey güçtür. Bu güç ise, her biri gerçek anlamlarıyla kullanılan evrensel akıl, bilim, teknoloji, üretim, eğitim, sanat, üniversite, demokrasi, feraset gibi kavram, çaba ve çalışmaların ortak ürünü olup ; boş hamaset, laf, gösteri, gölge propaganda, aşırı, daha aşırı, şiddetli, daha şiddetli kınamalar değildir. Devletlerin ve sorumluluk makamında olanların kınamalar, lanetlemeler ve seyirlik gösteriler değil ; akıl dolu icraatlar yapması gerekmektedir. Eğer bu tür hususlar, iç siyasette, oy ve seçim işlerinde, kendi taraftarlarının saf sıklaştırmasında ve toplumsal kutuplaşma da kullanılıyorsa, zaten orada samimiyet, vicdan ve inanç olmadığından, bu tür saldırıların artarak sürmesi gayet olağandır. Müslüman ülkelerin, Ortadoğu coğrafyasının ve ülkemizin bulunduğu hal, maalesef budur. İslam coğrafyasının bu kadar bölünmüş, kavgalı, akıl ve bilimden uzak, bir kısmının kapitalizm ve siyonizmin açık uşağı olduğu, bir kısmının ise arka odalarda bunlarla iş tuttuğu bir ortamda, daha başka ne olması beklenebilir ki.
Bu tür insani zulümler ve saldırılar arasında zerre gram fark yoktur. Çin’in Doğu Türkistan’da yıllardan beridir yaptığı zulüm ve vahşeti görmezden gelmekle, hatta inkar etmekle, Suriye, Irak ve bölgedeki diğer işgal, zulüm ve haksızlıklara karşı yıllardan beridir susmakla, hatta ortak olmakla, kendi ülkeleri içerisinde her geçen gün daha da otoriterleşerek, insan hak ve hürriyetlerini ortadan kaldırmakla, düşünce özgürlüğünü, akıl, bilim, liyakat, adalet, sanat ve eğitimi ideolojik olarak görüp yok etmekle ve kötüye kullanmakla, antidemokratik ve diktatörleşme eğilim gösteren Ortadoğu ülkeleri anlayışıyla, boş hamaset ve ucuz kabadayılıklarla, Çin, İsrail, ABD ve diğer zalimler karşısında alınabilecek gerçek bir sonuç maalesef yoktur.
Tüm bunların çözümü için Türkiye’nin ve İslam Dünyasının, çok çalışması, üretmesi, Bilimi, aklı, hukuku ve adaleti esas alması, eğitime büyük yatırımlar yapması, insan hak ve hürriyetlerine değer vermesi, tek adam ve diktatörlük eğilimlerinden vazgeçilmesi, Liyakat, ehliyet ve adalete büyük önem verilmesi, Yolsuzluğa, hırsızlığa, israfa, lükse ve çapsızlığa dur denmesi, yobazlıktan kurtulunup sanat, edebiyat, işbirliği ve diplomasiye ağırlık verilmesi gerekmektedir.
Aksi halde bu zulüm, bu kan, bu haksızlık ve işgaller bitmez. Artarak devam eder.
Türkiye’nin bu coğrafyadaki değer ve öneminin büyüklüğü tarihten gelen liderlik özellik ve bağları ile Türk Milletinin doğal hasletleri olduğu gibi ; bu coğrafyada Türkiye’yi değerli kılan en önemli hususlardan birisi de, Cumhuriyetin bu millete ve devlete kazandırdığı büyük değerler manzumesidir. Bu nedenle Türkiye’nin, Cumhuriyetin değerlerine ve ruhuna sahip çıkması ve güçlendirmesi gerekmektedir. Türkiye için tam bağımsız, ilkeli, istikrarlı ve güçlü olmaktan ve de Mustafa Kemal Atatürk'ün bölgesel işbirliğini güçlendirici anlaşma ve yöntemlerini kullanmaktan daha akılcı ve rasyonel bir yol haritası yoktur. Bu şekillerde tüm zalimlerin, Çin, ABD ve İsrail’in, insanlığa karşı suç kapsamında olan terör saldırılarını durdurabiliriz.
Her şeye rağmen, BM, AB gibi kurumların devreye sokulması, Uluslarararası Ceza Mahkemesinin devreye girmesi sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bir kez daha ve tekraren, İsrail’in Mescid-i Aksa, Kudüs ve Gazze’deki tüm saldırılarını şiddetle lanetliyor ve nefretle kınıyoruz. Saldırılarda hayatlarını kaybeden insanlara rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Kamuoyunun değerlendirmesine ve takdirine saygılarımızla sunarız.
Av. Cavit Dursun
Kayseri Barosu Başkanı
RESİM GALERİSİ