1 Mayıs 2021 tarihli Resmi Gazete’de, İzmir Katip Çelebi ve Kayseri Nuh Naci Yazgan üniversitelerinde, 2 yeni hukuk fakültesi daha kurulmasına dair Cumhurbaşkanlığı kararı yayınlanmıştır.
Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ile, Hukuk Fakülteleri ve konunun ilgili bütün taraflarınca başarı sıralaması şartının daha yukarı çekilmesi, sayının azaltılması ve yeni iş kollarına ilişkin olarak güya görüş birliğine varılmıştı.
Hal böyleyken, sonrasında doğru dürüst öğretim üyesi bulunmayan onlarca yerde daha hukuk fakültesi açılmasına devam edilmesi, son derece yanlış ve vahimdir. Mevcut hukuk fakültelerinin yaklaşık olarak 29 'unda hukukçu dekan dahi bulunmazken, 3-4 tane fakülte hariç diğerlerinde yeterli sayıda (nitelik konusuna hiç girmiyoruz bile) kürsü ve akademisyen dahi bulunmazken, bu fakültelerde kitap, nitelikli makale, enstitü, yurt ve kütüphane bile bulunmazken, bunların üstüne 1 masa, 1 kasa mantığıyla vakıf üniversitelerin hukuk fakülteleri kurulurken, Kıbrıs ve yurtdışı fakülteler konusu ayrı bir kapanmaz yara iken, devlet üniversiteleri hukuk fakülteleri en küçük illere ve ilçelere bile kurulurken ; tüm bunlar ülkedeki hukuksuzlukla aynı şekilde artış gösterirken, hiç kimse bizden susmamızı beklemesin.
Hiç bir şey olamazsam hukuk fakültesi mezunu olurum mantığı, devletin temeline dinamit koymaktır.
2013 Yılında Hukuk Fakültesi mezun sayısı 8.000 civarında iken, 2020 Yılında bu sayı 15.000 leri aşmıştır.
TBB verilerine göre 1998’de 36.931 olan avukat sayısı, bugün 160 bine yaklaşmıştır.
Kayseri Barosuna kayıtlı avukat sayısı 2000 yılında 494, 2010 yılında 869 iken, 2021 yılında bu sayı 2.200'ü geçmiştir.
Hukuk fakültelerinden mezun olan gençler işsiz kalmaktadırlar. Hukuk devleti ilkesi, Hukukun üstünlüğü, Adalet ve hak bilinci ile Hukukçuluk ve Avukatlık mesleği itibar kaybetmektedir. Hukuk fakültelerinin diğer fakültelere nazaran daha kolay açılabilir ve popüler olması nedenleriyle, sürekli olarak niteliksiz, akademisyensiz ve yurtsuz yeni fakülteler açılması, gençlerimizin ve ailelerinin hayalleriyle oynamak anlamına gelmektedir.
Avukat sayısındaki bu artış, meslek içi rekabet ve ayrışmayı derinleştirmekte, hukukçuluk mesleğini yozlaştırmakta ve genç avukatları asgari ücrete mecbur bırakıp, işveren avukata ve müvekkile karşı özerkliğini kaybettirip, piyasa şartlarının aşındırıcı etkilerine açık hale getirmektedir. Diğer yandan kıdemli avukatlar giderlerini dahi karşılayamaz hale gelmişlerdir.
Tüm bu durumlar ; intiharlara, ruhi ve psikolojik sorunlara, hukukçuluk mesleğinin yozlaşmasına, niteliksiz, adalet, hak ve vicdan duygusu gelişmemiş hakim ve savcılara, avukatlık mesleğinin her türlü organize suç örgütlenmelerine açık hale gelmesine, halkın yargıya, hukuka ve adalete olan inanç ve güveninin sarsılmasına neden olmakta olup, devletin varlık nedeninin sorgulanmasına yol açmaktadır.
Bu durumlar yargı teşkilatını bir bütün halinde yozlaştırmakta, avukatlarda yaşanan tüm hususlar, fazlasıyla ve halka, adalete ve devlet düzenine olan etkisi nedeniyle, kat be kat daha büyük olarak, hakimlik ve savcılık mesleğinde de aynen yaşanmaktadır.
Her ne kadar hukuk programlarında başarı sıralaması şartı 190 binden 100 bine çekilmişse de, fakülte sayisi, kontenjanlar ve niteliksiz eğitim sebebiyle, bu durum artık hiç bir anlam ifade etmemektedir. Reform Belgesi’nde öngörülen ve daha sonra yasalaşan, ancak uygulanması 4 yıl sonraya bırakılan, sözde Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavının dahi hiçbir değeri yoktur.
Bu sebeple yeni hukuk fakültesi açılması iradesinden vazgeçilip, Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde vaat edilen hususların tez elden hayata geçirilmesi zorunluluktur.
Henüz öğrencisi bulunmayan bütün hukuk fakültelerinin derhal kapatılması, mevcut hukuk fakültelerinin kontenjanlarının 10 'da 1'e kadar düşürülmesi, mevcut hukuk fakültesi sayısının 20 'ye kadar indirilmesi ve büyük şehirlerde toplanması, hukuk programlarındaki başarı sıralama şartının 100 binden 20 bine çekilmesi, Kıbrıs ve yurtdışı hukuk fakultelerine engel olunması, vakıf üniversitelerine sıkı şekil şartları konulması, devlet üniversitelerindeki siyasi, tarikat ve cemaatçi yapılanmalara müsaade edilmemesi gerekmektedir.
Reform Belgesi’nde ve İnsan Hakları Eylem Planı’nda açıklanan hukuk mezunlarının, hâkim ve savcı yardımcılığında, adliyelerdeki medya ve halkla ilişkiler bürolarında, noter yardımcılığı ve adli kolluk kadrolarında istihdam edilmeye bir an önce başlanması gerekmektedir.
Sonuç olarak; Türkiye’de hukukun iyi işlemesinin yolu, hukuk fakültesi ve hukuk mezunlarının ÇOKLUĞUYLA değil, KALİTESİYLE mümkün olduğu görülerek işaret ettiğimiz hususlar doğrultusunda acil adımlar atılması büyük zarurettir.
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
Av. Cavit Dursun
Kayseri Barosu Başkanı