BASINA VE KAMUOYUNA
Tarih: 25.04.2021 | Okunma Sayısı:
852
BASINA ve KAMUOYUNA ;
Çok çalışmalıyız. Üretmeliyiz. Bilimi, aklı, hukuku ve adaleti esas almalıyız. Eğitime büyük yatırımlar yapmalıyız.
İçeride birlik ve beraberliğimizi korumalıyız. Liyakat, ehliyet ve adalete büyük önem vermeliyiz. Yolsuzluğa, hırsızlığa, israfa, lükse ve çapsızlığa dur demeliyiz. Değerler eğitimine önem vermeli, kısa yoldan zengin olma hayallerini bitirmeliyiz. Emeği, çalışmayı, üretimi, vicdan ve adaleti, en kutsal değerlerimiz haline getirmeliyiz.
Aksi halde ne Biden'ler biter, ne Putin'ler biter, ne de akıllı delilerin kuyuya atacağı taşlar biter&S230;
Şiddetli kınamalarla, daha ağır kınamalarla gidilecek bir yol ve üretilecek bir çözüm yoktur.
Bu dünyada önemli olan, güçlü, akılcı ve adil olmaktır. Yoksa F-35, S-400, Suriye, Doğu Akdeniz, Ege, Karadeniz vb. her olayda, yaprak gibi bir oraya, bir buraya sürüklenir dururuz.
Gitgellerle, zikzaklarla, kutuplaşmayla, birbirimizi suçlamak ve ötekileştirmekle, dış politikada yapılan yanlışlıklarla, ıçteki ayrışmalarla, her olayda sürekli kınamalar yapıp, somut adımlar atamamakla alınacak bir sonuç bulunmamaktadır.
Dış politikayı iç politikaya alet etmemeli, milli birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırmalı, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmalı, gerçek anlamda yerel, evrensel ve akılcı olmalıyız.
Milletimizin tarihinde hiçbir zaman soykırım olmamıştır. Tam tersine, Balkan savaşları, Kafkaslar, Doğu Anadolu, Izmır ve çevresinin işgalinde yaşanan olaylar, soykırımın bize karşı yapıldığının açık ve tartışmasız kanıtlarıdır.
Binlerce yıldan beridir soykırıma ve katliamlara uğrayan biz olmamıza rağmen, bu necip millet bu hususu bir kez dahi olsun ağzına almamıştır.
Kimin ne dediğine bakmadan, sağduyulu ve akılcı bir dış politika izlenmeli, hadsizlere gereken cevap bizzat sahada, daha çok çalışarak, üreterek ve güçlü olunarak verilmelidir.
Bu vatan, bu topraklar ve bu devlet hepimizindir. Siyasi partiler ve iktidarlar, öyle ya da böyle gelip geçicidir.
Aslolan vatanımız ve milletimizdir. Bu topraklarda, binlerce yıldır birlikte yaşıyoruz. Acımız, sevincimiz, derdimiz ve mutluluğumuz ortaktır.
Siyasi görüşlerimiz, etnik kökenlerimiz ve inanç farklılıklarımız bu durumu hiçbir şekilde değiştiremez.
1915 olaylarının soykırım olmadığını hepimiz biliyoruz. Milletimize bu iftiraları atanları da, tarihi gerçeklikler karşısında lanetliyoruz. Osmanlının son yıllarındaki güçsüzlüğü, çaresizliği ve bölünmüşlüğü hepimizin malumlarıdır. Kaldı ki tarihsel gerçeklik içinde, karşılıklı olarak yaşanan acı olaylar ve o dönemde bölgede yaşanan konularda, kimlerin dahlinin bulunduğu da yine hepimizin malumlarıdır. Tarih siyasetçilerin değil, arşivlerin, bilginin ve aklın uzmanlık sahasıdır.
Elleri kanlı batının, tarihsel süreç içerisinde, Güney ve Kuzey Amerikada, Afrikada, Asyada, Vietnamda, Irakta, Filistin de ve dünyanın her bölgesinde binlerce yıldır ve halen yaptıkları da ortadadır.
ABD'nin Türkiye'ye olan düşmanlığı, artık izahtan varestedir. Son yıllarda yaşanan onlarca olay bile, bu durumu açıkça ortaya koymaktadır. 1 Mart tezkeresi sonrası, Ergenekon ve Balyoz süreçleriyle, ABD Türk Silahlı Kuvvetlerine açıkça saldırmış, TSK'nın maddi ve manevi saygınlık, bütünlük ve gücüne ağır bir darbe indirmiştir ve halen de indirmeye çalışmaktadır. Çuval krizi; halen sürmekte olan Halkbank yargılaması, süreç ve tehdidi; Suriye işgali, Fırat'ın doğusundaki terör devleti kurma çalışmaları, rahip branson olayı, 15 Temmuz süreci, ekonomik saldırılar, yaptırımlar, F-35, S-400, Doğu Akdeniz, bölücü terör örgütlerine verilen açık destekler ve daha onlarca somut düşmanlık karşısında, ABD artık kadim bir düşman olarak karşımızda bulunmaktadır. Tüm bu olaylar karşısında somut bir tavrımız ve tepkimiz maalesef oluşturulamamış, tam tersine bunların bir kısmında halen stratejik müttefik !!! olduğumuz iddiasıyla yanlış yollara ve işbirliğine bile gidilmiştir. Türkiye için tam bağımsız, ilkeli, istikrarlı ve güçlü olmaktan ve de Mustafa Kemal Atatürk'ün bölgesel işbirliğini güçlendirici anlaşma ve yöntemlerini kullanmaktan başka bir çıkış yolumuz yoktur.
1915 yılı itibariyle suçlanan, bir bütün halinde Milletimizdir.
Işte bütün bu sebeplerle, bu coğrafyada birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız, akla, bilime, üretim, adalet ve hukuka her şeyden çok sahip çıkmalı ve güçlü olmalıyız. Bu şekilde, kınama bile yapmayı gerektirmeyecek bir ortam ve durum oluşturmalıyız.
Kamuoyunun değerlendirmesine ve takdirine saygılarımızla sunarız.
Av. Cavit Dursun
Kayseri Barosu Başkanı