25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Basın Açıklaması yapıldı. Kadına karşı her türlü şiddete farkındalık oluşturmak amacıyla, Baromuz Kadın Hakları Komisyonu tarafından etkinlik düzenlendi.
25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele eden Mirabal Kardeşler’ in tecavüz edilerek vahşice öldürülmesinin ardından 1985 yılında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi için Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edilen 25 Kasım günü, en son 1999’da Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak ilan edilmiştir. Biz kadınlar da her 25 Kasım günü olduğu gibi bugün de hem Mirabal Kardeşleri anmak ama en önemlisi kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için sözümüzü söylemek, taleplerimizi ifade etmek, şiddetin ve ayrımcılığın her türüne karşı bundan sonra da mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha ilan etmek için buradayız. Çünkü bugün ülkemizde ve dünyadaki milyonlarca insan aynı şeyi söyleyecek “Kadına Yönelik Şiddet Son Bulsun”.
Dünyanın her yerinde kadınlar ne yazık ki fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik, sosyal, siyasal, saldırıya maruz kalmakta ve vahşi bir şekilde yaşam hakları ellerinden alınmaktadır. Özellikle ekonomik sorunların derinleştiği, yoksulluğun arttığı ve pandemi gibi olağanüstü dönemlerde kadınlar daha çok şiddete uğramakta ve uğradığı şiddetin, ayrımcılığın düzeyi artmaktadır. Her geçen gün daha da vahşileşen ve artan şiddet karşısında tahammülümüz kalmamıştır. Öldürülen her kadın sadece şiddet verilerinde bir rakam değildir, onlar yaşamın ta kendisidir. Her gününü ölüm ve şiddet korkusuyla geçiren; işyerinde, çalışma yaşamında, evde, sokakta, Üniversitede yani yaşamın her alanında eşitsizliğe maruz kalan kadınlar artık daha etkili çözümler istiyor.
ŞİDDETİN NEDENİ EŞİTSİZLİK
Uluslararası sözleşmelerde gerekse iç hukuk mevzuatımızda kadına yönelik şiddet: “Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için uygulanan veya kadınları etkileyen cinsiyete dayalı bir ayrımcılık ile kadının insan hakları ihlaline yol açan ve şiddet olarak tanımlanan her türlü tutum ve davranış" olarak tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere kadınlar kadın olmalarından kaynaklı yani cinsiyetlerinden kaynaklı bu şiddete ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasının birçok nedeni olmasına karşın en önemli nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadın ile erkek arasındaki ataerkil toplum yapısından kaynaklanan eşit olmayan güç ilişkisi olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Çünkü bizce sorunun çözümü, sorunun kaynağında yatmaktadır. Kadın ve erkek arasında mevcut olması gereken eşitliğin sağlanması sorunun çözümünün anahtarıdır. Çünkü yasalardaki şekli eşitlik; kadınların şiddete uğramasını ve yaşam hakkının ihlalini önlememektedir. Bu nedenle şekli değil gerçek eşitlik yaşamın her alanında kadınlar tarafından talep edilmektedir.
YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ AZALTMIYOR
Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yasal mevzuatın varlığı önemli olmasına rağmen, daha da önemli olan husus ise mevcut yasaların ve uluslararası mevzuatın tam olarak, kararlı bir şekilde uygulanmasıdır. Çünkü yasal mevzuat maalesef tek başına kadınları korumaya yetmiyor ve kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor. Çünkü ülkemizde mevzuatla uygulama arasında ciddi anlamda farklılıklar bulunmaktadır.
Sadece şiddetin sonuçları ile uğraşan bir yasal mevzuat yerine şiddeti ortadan kaldırmaya yönelik uluslararası sözleşmelerin uygulanması için adımlar atılması gerektiğini; şiddet uygulandıktan sonraki mücadele yerine, şiddetin uygulanmasının önüne geçilmesi yönündeki mücadele yöntemlerinin kadınları koruyacağına inanıyoruz. Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle etkin mücadele için toplumsal dönüşümü sağlayacak bütünlükçü bir devlet politikasına ve kurumlar arası iş birliğine ihtiyacımız vardır. Çünkü şiddeti kaynağına odaklı çözümler geliştirerek ve bu mücadelenin toplumsal düzeyde, genele yayılarak etkin ve kararlı bir şekilde yürütülmesini sağlayarak ve sonucunda toplumsal zihniyet dönüşümünü sağlayarak önleyebiliriz.
Bu anlamıyla da ülkemizin ilk imzacısı olduğu ve bir gecede bir kararname ile çıkma kararı alınan İstanbul Sözleşmesi tüm hükümleri ile hayata geçirilmelidir. Çünkü İstanbul Sözleşmesi fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet her tür şiddetle mücadele konusunda “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikaları” olmak üzere bir yol haritası ortaya koymaktadır. İstanbul Sözleşmesinden çıkılması kararına karşı Kayseri Barosu tarafından açılan dava halen devam etmekte olup kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık olarak kabul eden İstanbul Sözleşmesi’ni ortadan kaldırmaya yönelik Anayasa’ya aykırı bu girişime karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
Kayseri Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak;
• Kadına karşı şiddetin önlenmesi ile ilgili olarak İstanbul Sözleşmesini ve 6284 sayılı yasayı uygulanmasını,
• Şiddeti önlemek ve sona erdirmek için uluslararası sözleşmelerde taahhüt edilen düzenlemelerin yapılmasını ve uygulanmasını,
• Şiddet mağdurunun korunmasını, şiddet uygulayanın cezalandırılmasını,
• Kadın cinayetlerinde hiçbir takdiri indirim uygulamadan en üst sınırdan ceza verilmesini ve bu suçların asla af kapsamına alınmamasını,
• Başta ailelere olmak üzere toplumun tüm kesimlerine toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin verilmesini ve okullarda müfredata ders olarak konulmasını,
• Kadın istihdamının artırılmasını,
• Kız çocuklarının eğitimden çekilmesine sebep olan 4+4+4 şeklinde devam eden eğitim sisteminden vazgeçilerek 8 yıllık zorunlu eğitime geçilmesini,
• Şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için barolar da içinde olmak üzere bu alanda sorumluluğu olan tüm kurumlarla işbirliği sağlanmasını istiyoruz.
Kayseri Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı
Av. Eylem SARIOĞLU